Bir resmin peşinde, iki heykelin ilhamında Liverpool

18. yüzyılda İngiltere’de yaşanan hızlı ekonomik dönüşümün ilk sonuçlarından biri kent dışında yaşayanların iş için merkeze seyahat etme gereğinin (commuting) yarattığı ulaşım ihtiyacı oldu. Atla çekilen arabalardan oluşan bu toplu taşıma prototipleri zamanla gelişerek 19. yüzyılda ülke geneline yayıldı. Sanayi devriminin üretim ve nakliye ihtiyaçları doğrultusunda artan teknik bilgi bir çeşit mühendisler çağı yaratıp yeniliklerin hız kazanmasını sağladı. 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’nin ilk buharla çalışan trenleri için döşenen raylı sistem Liverpool ve Manchester arasında kullanıma açıldı. Böylece halihazırda ülkeyi birbirine bağlayan kanallardaki taşımacılık ağı sanayinin merkezi olan kuzey bölgelerden dört bir yana yaygınlaştı. Nitekim, Liverpool’un ticari bir liman olarak okyanus ötesi etkinliği arttı.

ba6a5-ingiltere2b20172btelefon

Ekonomik yapının değişmesiyle Liverpool bu canlılığını uzun süredir yitirmişti. Ancak son yıllarda yapılan yatırımlarla, bu sefer kültürel alanda, yeniden dirilmeye başladı. Yenilenerek kullanıma açılan rıhtım ve liman Mersey’nin kıyısı boyunca insanlara vakit geçirmek için çeşitli imkanlar sunuyor. Tate Liverpool galerisi ve Beatles, Liverpool ve Kölelik Tarihi müzeleri kentin geçmişine ve bugününe farklı bakış açılarından bakıyor. Bu gidişimde Tate Liverpool’da Tracy Emin’in ünlü yatağını görme imkanım oldu örneğin. Ama geleneksel zevklerim ağır bastığından onu hızla geçip William Blake parçalarına odaklanmayı tercih ettim. Eylül 2017’ye kadar açık olan geçici serginin küratörünün Blake ve Emin’i biraz zorlama birleştirdiğini düşünsem de şikayet edecek değilim.

Sanat meraklıları için Liverpool’da kesinlikle görülmesi gereken bir yer varsa o da Walker Sanat Galerisi sanırım. Hatta sadece Walker Sanat Galeri’sini görmek için bile Liverpool’a gidilir, çünkü sürprizlerle dolu müthiş bir koleksiyona sahip. Nitekim, ben bu sefer daha önceden keşfettiğim bir Osman Hamdi’yi yeniden görmek için gittim. Benim bildiğim kadarıyla Osman Hamdi’nin yurt dışında bulunan tek eseri, “A Young Emir Reading,” Walker’ın kalıcı koleksiyonunun bir parçası. Buna ek olarak, eğer Pre-Raphaelite işlerini seviyorsanız (isim yabancı gelebilir ama resimleri tanırsınız) Rossetti, Waterhouse, Ford Madox Brown’ın işlerine bakabilir, (Post) Empresyonistlere meraklıysanız Cezanne, Degas, Monet parçalarına dolanabilirsiniz. Sağda solda karşınıza çıkan Lowry, Picasso ve Lucian Freud da cabası.

İki katedral, iki heykel

ca8e3-images_full_431

Genelde gittiğim şehirlerin katedrallerini gezmeyi severim. Çoğu zaman benzer yapısal özelliklere sahip olan bu mekanlarda denk geldiğim özgün kültürel ve tarihsel detaylar hoşuma giden karşılaştırma olanakları sunar. Bu gidişimde daha önceden duyduğum ama hiç görmediğim, Liverpool’un iki katedralini gezme imkanı buldum. Fakat bu sefer katedral görmenin ötesinde “iyi ki de gitmişiz” dedirten detaylarla karşılaşmış olmanın ayrıcalığından bahsedebilirim. Liverpool’da iki ana katedral var: birisi Roma Katolik (Liverpool Metropolitan Cathedral), diğeri Anglikan (Liverpool Cathedral). İkisi de birbirinden dikkat çekici ve sırf estetik farklılıklarıyla meraklılarını heyecanlandıracak cinsten.

05595-ingiltere2b20172btelefon1

Anglikan Katedrali’nin inşaası fikri 1880’lerde ortaya çıkıyor. Yarışmalar, uygun yer sıkıntısı, ekonomik zorluklar, Dünya Savaşları derken geçirdiği dönüşümlerle ancak 1978’de açılıyor. Bu uzatmalı süreç gelenekten kopmayan ama yeniliklerle zenginleşen bir üslubun doğal bir şekilde yerleşmesine neden olmuş. Bu nedenle, çok şık, klasik bir katedrali gezerken aralara sepiştirilmiş müthiş detaylar görmek mümkün. Başlıkta bahsi geçen heykellerden biri, Charles Lutyens’in “The Outraged Christ” (2001) eseri. Fotoğrafları ne kadar hakkını verir bilemem ama ağacın dokusundan İsa’nın yüz ifadesine, bedeninin aldığı şekilden başındaki çivi taca oluşturduğu etkiye, çok az “çarmıha gerilmiş İsa” temsilinde şahit oldum. İlerici ve cesur bir tercih ve katedrale çok yakışmış. Buna bir de devasa Benedict penceresinin altındaki neon Tracey Emin parçasını eklediğinizde Liverpool Roma Katolik Katedrali görülecekler listesinde sağlam bir yer ediniyor.

133c8-ingiltere2b20172btelefon2Liverpool’un ikinci katedrali ise benzer hikayeleri takiben bambaşka bir yere varmış bir mimari eser. 1800’lerin ortalarında İrlanda’daki büyük kıtlık sebebiyle Liverpool’da sayısı artan Katolik halka hizmet etmesi için planlanan ve maddi sıkıntılar nedeniyle inşaasına bir kaç kere ara verilen yapı birçok dönüşümden geçtikten sonra önceki tasarımlara eklemlenen son halini alıyor ve 1967’de açılıyor. Tasarımı daha sonra bazı sıkıntılara neden olup tamirat gerektirecek olsa da çok özgün ve dikkat çekici. Binanın İsa’nın diken tacını taklit edercesine yuvarlak yapısı onu alışıldık katedrallerden çok farklı bir yere koyuyor. Bu tasarım içerde de devam ederek “dairesel sahne” kavramını anımsatıyor ve geleneksel minber kullanımından ayrılıyor. Ufak ibadet alanları da aynı dairesel formatta ana sahneyi çevreliyor. Şekline ek olarak, en çok ilgi çeken detaylardan biri de kullanılan renk ve ışık paleti. Sarı, mavi, yeşil, kırmızı gibi renklerin kuvvetli tonları kullanılan katedralde huşu duygusu nasıl oluşur bilemesem de etkileyici bir tablo oluşturduğunu söyleyebilirim.

Bir sanat galerisine benzercesine dairesel yerleştirilmiş olan resim ve heykeller bütünleyici bir etki yaratıyorlar. Hatta öylesine bir uyum söz konusu ki, başka yerde olsalar belki ne eserlerin kendileri ne de mekanın iç yapısı bu kadar etkileyici olacak. Heykeller arasında Sean Rice’ın “İbrahim ve Koç” isimli bronz çalısması bence en dikkat çekici olanıydı (ki Rice’in diğer eserleri de gayet hoş). Malzemenin ışıkla birleşen parlaklığı figürün bedeninin çarpıcı detaylarıyla özel bir vurgu yaratırken, yüzündeki ifadenin mitik çizgileri ve saçlarının Medusavari dalgaları ayrı bir ilahi kuvvet ifadesi taşıyor. Yakınında olunca tekrar tekrar bakıp her seferinde farklı bir detay keşfettiğiniz bir eser.

Liverpool genel olarak Beatles ve futbol ile bilinen, çoğu zaman dikkatlerden kaçan bir kuzey İngiltere şehri. Ne kadar “turistik” olduğu tartışılır. Genel olarak, gezmek için 1 günün yeterli olacağını söyleyebilirim. Alışıldık rotalardan farklı bir şeyler arayanlar, bir şekilde kuzey İngiltere’ye yolu düşenler ufak bir yan rota çizerlerse pişman olmayacaklardır.

Liverpool, Walker Art Gallery Archive, Osman Hamdi, A Young Emir Reading
94f83-young2bemir

* Bu yazıyı Beatles muhabbetlerimizin anısına, sevgili Cansu Bayram’a (27 Ekim 1988 – 24 Kasım 2016) ithaf ediyorum.

Sanayi devrimi Britanya’sının önemli bilim dergilerinden birinde denk gelip şöyle bir çeviri de yapmıştım, meraklısına:
|| Konstantinopol’da Drummond Aydınlatmaları ||

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s