Bir Aşırı-Yükleme Olarak “Merheba”

Destar Tiyatro iktidar-erk kıskacında ana dil, kadın ve beden ilişkisine odaklandığı “Merheba” oyununda oldukça ağır bir yükün altına girmiş. Önemli bir meseleyi anlatmanın gerekliliği ve o gerekliliğe ses olabilme çabası yer yer çok güzel verilmiş. Özellikle erkek karakterin yaşadığı sıkıntılar, dil ile kurduğu ilişkideki yapay-doğal çatışması ve yaşadığı travmatik dönüşüm kendi başına oyunu götürebilecek nitelikte. Aslında belki de oyun o karakterin dünyasına giren ve seyirciye de bunu yaşatan daha sade bir anlatıya odaklansa çok daha etkileyici bir hikaye sunabilir, daha etkin bir sistem eleştirisi yapabilirdi. Nitekim, oyun klasik bir anlatı yapısından uzak durmak için birçok deneysel uygulamaya dayanmış ve bu da sorunlara yol açmış.
            Öncelikle, aynı anda birçok şeye değinmek, birçok derdi dile dökmek çabasıyla metin aşırı yüklenmiş. Taşıyabileceğinden fazla malzemenin altına girdiğinden dikiş yerlerini zorluyor. Bu dikiş yerlerinden patlamak riski ya da patlayamazsa seslerin içerde sıkışıp boğulması söz konusu. O sıkışıklık içinde ise bir karmaşa ortaya çıkıyor, karmaşanın içinde farklı meseleler hak ettikleri gibi kendilerini duyuramıyorlar. Evet, ana dil meselesinin de, kadın ve bedeni meselesinin de özünde aynı iktidar/erk gerçekliğinin baskısı var. Ama yer yer eklem yerlerinden tam oturmayan farklı anlatılar sürekli değişirken sesler, dertler birbirini gölgeliyor. Bu da hedeflenen amacın aksine bir sonuç veriyor. Hepsi birden arada kaynayıp gidiyor. Geriye anlaşılmaz bir karmaşa ve gürültü kalıyor. Karmaşa olgusunun etkin kullanıldığı uygulamalar yok değil, ama oyundaki genel akış böylesi bir yöntemden uzak.
            Metindeki aşırı yükleme bir de uygulamadaki aşırı yükleme tarafından boğuluyor. Ayrı ayrı güzel olan teknik detaylar bahsi geçen karmaşanın içinde birbirine çarpıp iç içe geçiyor ya da dağılıp kayboluyor. Postmodern anlatılara özgü parçalanmışlık ve montaj tekniklerinin hemen her türü uygulanmış. Barkovizyon da var, metin görseli de; koreografi de var, kendine dönük anlatıcı da. Ama her birinin neden olduğu, ya da olmasaydı oyundan neyin eksileceği sorularının cevapları yok. Bazen, “hadi bu da olsun,” türünden bir duygu hissediliyor. Metin oyun olarak yazılmamış da, oyun olmaya zorlanmış gibi.
Böylesi önemli meselelerin, toplumsal ve siyasi hassasiyetlerin anlatılması ne kadar değerliyse, anlatılırken kristalleşmesini sağlayacak berraklık da o kadar önemli. Bazen bu tür durumlarda sadelik çok güçlü bir silah olabilir ve aslında en karmaşık olanı anlatırken sade bir dil ve anlatı kurabilmek asıl ustalıktır. Sanırım “Merheba”nın en zayıf yanı da bu.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s