Severek okuduğum ve derslerde de kullandığım bazı Ted Hughes şiirlerini çevirmek gibi bir maceraya atılmıştım bir ara. Daha sonra bana bu macerada CBÜ’den meslektaşım ve arkadaşım Emre Çakar da eşlik etti. Ortak çevirilerimizden iki tanesi Yasak Meyve dergisinin 52. sayısında yayımlanmıştı. Üzerinden yeteri kadar zaman geçtiğini düşünerek buradan paylaşmaya karar verdik. Böylece dergiye ulaşamayan öğrencilerimin de bu çevirileri görmesi mümkün olur. İlk şiir “The Thought-Fox” – özgün dilinde ve bizim nacizane çevirimizle…
I imagine this midnight moment’s forest:
Something else is alive
Beside the clock’s loneliness
And this blank page where my fingers move.
Through the window I see no star:
Something more near
Though deeper within darkness
Is entering the loneliness:
Cold, delicately as the dark snow,
A fox’s nose touches twig, leaf;
Two eyes serve a movement, that now
And again now, and now, and now
Sets neat prints into the snow
Between trees, and warily a lame
Shadow lags by stump and in hollow
Of a body that is bold to come
Across clearings, an eye,
A widening deepening greenness,
Brilliantly, concentratedly,
Coming about its own business
Till, with a sudden sharp hot stink of fox
It enters the dark hole of the head.
The window is starless still; the clock ticks,
The page is printed.
*******
Düşün Tilkisi
Bu geceyarısı anının ormanını düşlüyorum:
Ayakta olan bir şey daha var,
Saatin yalnızlığından
Ve parmaklarımın dolandığı bu boş sayfadan başka.
Pencereden tek bir yıldız dahi göremiyorum:
Daha yakınlarda,
Fakat karanlığın daha derininde
Başka bir şey var yalnızlığın içine doğru ilerleyen:
Soğuk, ki kapkara kar gibi kibar
Bir tilkinin burnu dokunuyor dala, yaprağa;
İki göz bir devinimi temsil ediyor şimdi
Ve yine şimdi, ve şimdi, ve şimdi
Karda izler bırakıyor muntazam,
Ağaçların arasında, ve temkinli, aksak
Bir gölge, duraksayarak yanında kütüğün ve kovuğun
Çıkıp gelmekte kararlı
Kayranda bir çift göz
Genişleyen, derinleşen bir yeşillik,
Işıl ışıl ve pür dikkat
Dalmış kendi işine
Ta ki ansızın, keskin, sıcak tilki kokusuyla
Aklın karanlık derinlerine girene dek.
Pencere hala yıldızsız, saat tıkırdıyor,
Sayfada ayak izleri.