Mesleki Eğitim Meselesi
Bu serinin ilk yazısında kullandığım gazete haberinin asıl dikkatimi çeken yanı şu soru olmuştu: “Mesleki beceriler konusunda züppe miyiz?” (Are we snobbish about vocational skills?) Bu soruyu “biz”e sorduğumda cevap gayet net bir “evet.”
Ailem de dahil çevremdeki insanların çoğu sanayi sektöründe çalışıyorlar. Aralarında mühendisler, teknisyenler, tedarikçiler vs. bulunuyor. Bu grupların her birinin kendilerine göre şikayetleri var. Teknisyenler ekonomik açıdan değerlerinin bilinmediğinden ve haklarını alamadıklarından şikayet ediyorlar, mühendisler o kadar okuduktan sonra iş bulamadıklarından, işverenler ise işten anlayan teknisyen ve mühendis eksikliğinden… Tamam, genellikle toplum olarak sürekli şikayet ederiz o ayrı. Ama bir bakıma bu şikayetlerin de içi boş değil. Emeğiyle çalışanın gelirindeki düşüklük ve hakkını alamama durumu zaten tarihsel ve evrensel bir yara. Bu konuyu alanında yetkin ustalardan okumak, dinlemek, öğrenmek lazım. Biz gözümüzü yazının asıl derdi olan eğitimden ayırmamaya çalışalım.
Üniversite diplomasının kişisel prestij üzerine etkisinden bahsetmiştim. Hele de söz konusu diploma mühendislik, tıp, hukuk gibi pratik alanlarda ise çok daha çekici. Mesela bir sürü yeni mühendislik bölümü açılıyor, bir sürü yeni mühendis yetişiyor. Gören de sanır ki Türkiye’de bir sanayi devrimi yaşanıyor. İthalat seviyeleri, ekonomik krizler ve daha birçok nedenden dolayı büyüyemeyen sanayimiz için sürekli orta ve üst seviye istihdam yetişiyor. Öte yandan da her üniversitenin verdiği eğitimin kalitesi farklı. Birçok yeni üniversitede öğretim üyesi ve teknik ekipman eksikliği olduğundan bu kalite farkı daha da artıyor. Doğal olarak, zaten kısıtlı olan mühendis ihtiyacı için genç mühendisler arasında rekabet de iyice kızışıyor. Mühendis olup masa başında yüksek maaşlı iş hayali kuran bir çok yeni mezun kısa sürede kazın ayağının öyle olmadığını öğrenmek durumunda kalıyor.
İşverenler ise birçok yeni mezun mühendisin teorik bilginin ötesine gidemediklerinden, hatta çoğu zaman onu bile çok iyi bilmediklerinden şikayet ediyor. Özellikle bazı alanlardaki mühendislerin atölyeden, “kirlenmekten” uzak durmayı tercih ettiklerinden dem vuranların sayısı da oldukça yüksek. Hepsinden aynı yorumu duyuyorum genelde, “bize işten anlayan, teknik olarak iyi yetişmiş, atölye adamı lazım.” Teknik liselerin ve meslek okullarının işlevsizleştirilmesi, teknik eğitimin toplumsal hayat içinde küçümsenmesi ve teknisyenlerin kazançlarının yetersizliği gibi bir çok nedenden dolayı kalifiye eleman bulmak zorlaşıyor.
Yukarıda bahsettiğim sorunun sorulduğu İngiltere’de teknik elemanların saat ücreti üzerinden kazançları oldukça yüksek. Sağlam bir işçi hareketi geleneğinden geldikleri için de hakları daha sistematik bir şekilde korunuyor. Ama onlar dahi değişen dünya ekonomisi, AB’den, özellikle Polonya’dan gelen, ucuz iş gücü ve son dönemlerde gözardı etmelerinin imkansız hale geldiği spekülasyona dayalı bir ekonominin sorunlarıyla boğuşurken böyle bir soru sormak ihtiyacı hissediyorlar.
Biz de soralım: “Mesleki beceriler konusunda züppe miyiz?” Neden gençler, akademik kapasiteleri göz ardı edilerek, üniversite mezunu olmaları gerektiği konusunda baskı görüyorlar? (Bak falancanın oğlu falan yerde falanca bölümünde okuyor.) Neden kız vermeden önce oğlanın illa askerliği, işi sorulurken yanında bir de üniversite mezuniyeti aranıyor? (Efendim bizim oğlanın içkisi, kumarı yoktur. Falanca üniversiteden mezun oldu. Askerliğini de yaptı.) Neden üniversite mezunlarının da işsiz olduğu bir ülkede işsizliğin çözümü olarak yine üniversite diplomasının gerektiğinden bahsediliyor? (Bak oğlum bu devirde üniversite okumadıysan sana iş de yok, kız da yok haberin olsun.)§
Yine dönüp dolaşıp kimsenin (ya da çoğunluğun) mutlu olmadığı bir sistemin inadına devam ettiği, ettirildiği gerçeğinde tıkanıp kalıyoruz ve hepimiz o sistemin devam etmesinde bilinçli ya da bilinçsiz rol oynuyoruz. Diploma iş bulmazken, illa diplomayı al ki iş bulabilesin diyoruz. Bu devirde üniversite diploması olmadan olmaz diyoruz. Falanca kişi üniversite mezunu değilmiş cümlesini farklı duygularla söylerken bile üniversite mezuniyetini bir norm olarak pekiştiriyoruz. İğneyi biraz da kendimize batıralım: farklı nedenlerden dolayı birçok bilgisi yetersiz insanın üniversite mezunu olmasına izin veriyoruz. Ve o insanlar, üniversite diplomaları olsa da, aslında yetersiz oldukları için işsiz kalıyorlar. Bu işlemeyen, sorunlu sistemin devamında hepimizin bir payı var…
Kendimizi kandırmayalım.
§ Örneklerimin hep erkekler üzerinden gittiğinin farkındayım. Tesadüf değil.