Üniversite eğitimi nedir? Ne değildir?
Kısa olacak niyetiyle başlanan ama kısaca irdelenmesi mümkün olmadığı daha ilk satırlarıyla belli olan bir konuya el attık madem, en azından belli başlıklara toplayarak biraz daha derli toplu olmasına çalışalım. Ama devam etmeden önce, burada herhangi bir otorite olduğumu iddia etmediğimi belirteyim. Sadece mesleğin içinden ve mesleğini seven bir akademisyen olarak Türkiye’deki ve yurtdışındaki kişisel deneyimlerimi analiz edip fikirlerimi ileri sürmekteyim.
Konumuza dönersek: sorun çok net… Ortada öyle bir eğitimi sistemi var ki ne öğrenciler ve aileleri, ne de öğretim üyeleri ve işverenler memnun. (Herhalde bu sistemden bir tek özel dersane işletmecileri memnundur.) Kimsenin beklentilerini karşılamayan, hatta beklentilerin mütemadiyen birbirleriyle çatıştığı ve bunların sonucunda da olumlu çok fazla şeyin çıkmadığı bir süreçten bahsediyoruz burada –ki ben sadece işin yüksek öğrenim kısmına değineceğim. Biraz geleneksel bir yöntem kullanalım: olumsuzların sorgulanması üzerinden yapılan elemeyle tanıma ulaşma… Bunu yaparken hem öğrencilerin, hem velilerin, hem de genel olarak toplumdaki görüşlerin aksadığı noktalara dikkat çekmeye çalışacağım. (Aslında bahsettiklerim hepimizin bildiği ama görmezden gelmeyi tercih ettiği gerçekler – odadaki fil meselesi yani…)
Üniversite eğitimi ne değildir?
– Üniversite yüksek lise değildir: Üniversite eğitimi öğrencilerin düşünsel, entelektüel sınırlarını zorlamıyorsa yüksek öğrenimin gereklerini yerine getirmiyordur. Kolay mezun olunan üniversiteden öğrenciler kendileri de şüphe etmelidirler. Mezun olurken işin kolayına kaçmak iş hayatına karıştıklarında 1-0 yenik başlamaları demektir.
– Üniversite diploması masa başında (vb.) yüksek maaşlı iş garantisi vermez: Yüksek öğrenimin amacı iş garantisi vermek değil, iş hayatında gerekli olacak becerilerin kazandırılmasını sağlamaktır. Mesleki eğitim amaçlı, pratik bölümlerde dahi üniversitede yapılan ezberler asla tek başına yeterli olmaz. Bu durumun boyutlarını görmek için sadece piyasada işsiz dolaşan bilimum farklı mühendislerin oranına bakmak yeterlidir.
– Üniversite öğrencisi çocuk değildir: Buna farklı açılardan bakmak mümkün. Üniversitede öğretim üyesi yetersiz gördüğü öğrenciyi geçirmek zorunda değildir. Ama sınıfta kalmak da çok büyük bir problem değildir. Üniversite öğrencisi üniversitedeki deneyimini kendi şekillendirir, üniversite öğrencinindir. Fakat bu aynı zamanda şu demektir: üniversite öğrencisi öğretim üyelerinden ya da anne-babasından medet ummamalıdır.
– Üniversite diploması bir prestij/marka değildir: Ülkemizde üniversite mezunu olmak toplumsal prestij imgesi olarak lanse edilmekte. Bu çok büyük bir yanılsamadır. Düşünsenize dört yıllık üniversite diploması olan işsiz bir doktor, öğretmen, mühendis, gazeteci vs… ne kadar karizmatik olabilir ki? Ve unutmayın, evet sistem kötü olabilir, ama bütün bu sorunlar için sistemi suçlamak da çok basite indirgeyicidir. Anlamsız bir savunma mekanizması olarak da kimseye birşey kazandırmaz. Sadece anlık bir rahatlama yaratır. Bu arada siz diplomalı bir işsiz olmaya devam edersiniz…
Üniversite eğitimi nedir?
– Üniversite bir yüksek öğrenim kurumudur: Adı üstünde “yüksek öğrenim.” Yani, üniversite eğitiminin seviyesi yüksek tutulmalı, öğrencilerin ezbere yönelmesine mümkün olduğu kadar engel olunarak düşünsel sınırları zorlanmalıdır.
– Üniversite entelektüel bir kurumdur: Öğretim üyesinden idarecisine, lisans öğrencisinden “doktor” adayına araştırma becerisi ve etiğine sahip; eleştirel düşünebilen; bilgiyi üretebilecek ve transferini yapabilecek ve genel olarak dünyadan haberdar bireyler yetiştirmek yüksek öğrenimin birincil amacıdır. Mesleki eğitim önemlidir, ve fakat bahsi geçen niteliklerin olmadığı noktada o da eksik kalacaktır. Yaratıcı ve yapıcı problem çözme becerilerine sahip, üretken iş gücü ancak işlevsel bilgi düşünsel beceriyle desteklendiğinde ortaya çıkabilir.
– Üniversite akademik bir kurumdur: Yani bilgi odaklı, bilginin üretiminin devamını ve aktarılmasını amaçlar. Herkes üniversite mezunu olmak zorunda değildir. Öyle hissettirilmemeli ve zorunda bırakılmamalıdır. Hayatı boyunca okulda olmaktan keyif almamış, zorla ders çalışmış bir öğrenci büyük ihtimalle üniversite için de aynı şeyleri hissedecektir. Kimseye böyle haksız bir eziyet uygun görülmemelidir.
Bir sonraki yazı Mesleki eğitim meselesi