
Genco Erkal’ın duruşunu ve sanatını çok beğenirim. Sesini, bedenini ve sahnenin her köşesini oldukça etkili kullanır usta. En önemlisi de bir derdi vardır anlatırken, bir mücadelesi… Aman ne güldük ne güldük’ten ötelere giden… yeri gelip bıçağın keskin ucu gibi delen, yeri gelip ayağa fırlatıp yürüten… Tevekkeli değil, dün akşam Karşıyaka Opera Sarayı’ndan Bostanlı’ya yürüyerek geldim. Kafamda bir düşün tilkisikalabalığı ve onların kuyrukları…
Aslında sahnede aşırı tiyatral performansları ve aleni siyasi mesajları pek sevmem. Bana çiğ, işlenmemiş, basit gelirler. Şakşakçıların hoşuna gider, işine gelir, işine yarar böyle performanslar. Ama Genco Erkal’ın metinleri ve sahnesi öyle değil. İnce bir ayarı, üzerinde düşünülmüşlüğün izleri… Ve bu gibi zamanlarda böyle metinlere, performanslara büyük ihtiyaç var.
Oyundan çıktığımda kafam dumanlanmıştı. Zaten sorup duruyoruz, nereye gidiyoruz böyle diye. Her gün yeni bir saçmalık, yeni bir “zamazingo.” Daha biriyle baş edemeden, bir diğeri, bir diğeri, bir diğeri… Hızla değişen, güncellenen (!) gelişmeler arasında karambole geliyoruz, boğulup gidiyoruz. Şu “zamazingo”yu bir halletsek! Ama hangi birini?
Bazen böyle performanslar iyidir, canına can katar, motive eder, düşündürür. Bir şeyler yapma isteğini yeniler, yorulan ruhu tazeler. “Hadi” der, “kalk, daha bitmedi işimiz.” Kalkarsın, üzerindeki ölü toprağını silkeler, yeni bir güçle devam edersin. İşte Genco Erkal’ı seyretmek böyle bir deneyim. Şu “zamazingo”larımızı halledelim, yoksa o “zamazingo”lar bizi halledecek.
Guncelleme: Dostlar Tiyatrosu'ndan mesaj:
–> @literatist Yazı çok güzel olmuş. İlginize ve sevginize yürekten teşekkürler. <-- Ilginiz icin asil ben tesekkur ederim…