
Bir de “serseri!” lafını. “Babam bana niye ‘serseri’ demiyor?” Hangi oyundu, ne zamandı hatırlamıyorum. Benim ergenlik dönemime denk geliyor sanırım. O aralar bana serseri ve türevi nitelikleri yakıştıran çoktu. Uslu değildim. Hiç olmadım, beceremedim. Nejat Uygur “serseri” olmak istedikçe, ben bir garip olurdum. İyi birşey değildi o. Bana öyle hissettirdiler hep. Sonra yine zaman geçti, “serseri” olmak başka bir anlam kazandı ve ben ondan gocunmaz hale geldim. Sözlüğüme “serseri” kelimesini Nejat Uygur’la aldım, hala duyunca aklıma ilk o gelir, ve Çevre Tiyatrosu…
Daha sonra çok sahneler, çok oyunlar, çok gruplar gördüm ama tiyatroyla ilk tanışmam, o anın büyüsüne aşık olmam ve “tiyatro olmayacaksa edebiyat olsun bari” diyerek mesleğe girmem… Hayattaki en büyük tutkum, heyecanım böyle başladı… Hepsi Nejat Uygur’un sayesinde ve artık himayesinde… Benim için ötesi laf ü güzaf. Teşekkürler Nejat Uygur, huzur içinde yat.