Robin Hood’un Memleketi Nottingham (Aslında DH Lawrence’ın Memleketi)
Mika Rottenberg’in Sanatı
Britanya adasının “East Midlands” denen bölgesinde, yani orta-doğusunda yer alan Nottingham, Robin Hood’un memleketi olarak bilinir. Gerçekliği tartışılır İngiliz Ortaçağ romanslarından biri olan hikayede bahsi geçen Sherwood ormanları Nottinghamshire’da bulunmaktadır. Orada yaşayan arkadaşlarımdan dolayı birkaç kere gittiğim bu şehir, aslında İngiltere’deki herhangi bir şehirden çok farklı değil. Üniversiteler, tiyatrolar ve sanat galerileriyle hareketli sayılabilecek bir kültürel hayat var ve şehirden çıkıldığında yakın civarda doğa gezmeleri için alternatifler çok.
Şehirde Nottingham Kalesi ve bahçelerini gezebilirsiniz, sonra yine merkezdeki yeraltı labirentlerinde dolanabilirsiniz. Eğer meraklısıysanız şehrin Viktorya döneminden gelen ciddi bir sanayi tarihi de mevcut. Hatta aynı dönemlerde Britanya’nın dantel üretiminin merkezi olan bölge, “Lace Market” bugün tarihsel miras olarak koruma altına alınmış. Bir de tabii ki, İngiliz Edebiyatı’nın önemli yazarlarından D.H. Lawrence’ın doğduğu şehir ve şair Lord Byron’ın da memleketi. Nottingham’ın turistik olmadığı kesin, ama civar bölgede bulunan Yorkshire Heykel Parkı mutlaka görülmeli. Dev bir doğal alana yayılmış olan bu açıkhava heykel parkı, İngiliz ailelerinin haftasonları piknik etkinliği olarak da değerlendirdiği bir proje. Sanatın hayattan büyük olduğunu söylercesine görkemli, sanatın hayatın bir parçası olduğunu söylercesine de dokunulacak yakınlıkta birbirinden başarılı onlarca heykel… Aralarında gezerken yapacağınız spor da cabası! Ama uyarayım bütün bir günü dahi orada geçirseniz, parkın tamamını görmeniz mümkün değil.
Mika Rottenberg’in Çalışan/İşleyen Kadın Bedenleri
Bu bahsettiklerimi Nottingham’a daha önce gittiğim zaman gezmiştim. En son gidişimde biraz iş yoğunluğundan, biraz da hava muhalefetinden daha kısıtlı imkanlara sahiptim. Bu sefer zamanım sadece bir galeriyi gezebilecek kadar olduğundan Nottingham Contemporary ile değerlendirmek istedim. (Yeri gelmişken ekleyelim, İngiltere’de hemen her şehirde mutlaka ya bir “Modern” ya da bir “Çağdaş” galeri vardır.) Haziran ayında galerinin programında Mika Rottenberg’in “video installation”larından oluşan bir sergi vardı. Açıkçası video sergileri beni pek açmaz ama Rottenberg’in konusunun ve uygulamalarının çok keskin ve güçlü bir etki bıraktığı kesin bir gerçek.
Birbiriyle alakalı ama farklı noktalara yerleştirilmiş, bu nedenle de birbirleriyle bağlantılı oldukları belli olan videolarda bazı objelerin üretim sürecini izliyorsunuz. Bu süreç üretimin kendisine ve üretilen şeye ek olarak, üreten kişiyi, yani işçiyi de odak alıyor. Bu işçilerin tamamının kadın olması da üreten/işçi durumuna kadın olma durumunu ekliyor. Böylece, Marxist-Feminist kanat tarafından en çok tartışılan kadın emeği meselesine oldukça sert bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
Bence bu videoları güçlü yapan ve bıraktığı etkinin şiddetini arttıran en önemli nokta üretilen şeyin de, üretme sürecinin de tiksindirici olması. Sanatçı insan bedeninin doğaya ait olduğunun ve biyolojik gerçekliğinin altını çizmek için, üreten ve tüketen noktalarının ikisine de insan bedenini koymuş. Şöyle ki; “çiçeğe alerjisi olan bir kadının çiçek koklayınca dökülen göz yaşları,” “aşırı sıcak ortamda çalışan bir kadının ter damlaları,” “uzayan tırnakların kesilip dövülmesiyle üretilen şekerleme malzemesi” gibi örnekler, insan bedeninin doğal olarak “ürettiklerinin” tüketim malzemesine dönüşmesi ve tüketim süreci verilmese de bu ürünlerin tüketilmesiyle yeniden bedene dönecek olmasında biyolojik varoluşun döngüselliğine dikkat çekiyor.
Birçok farklı noktadan irdelenebilecek bir dolu çok ilginç, çirkin, acımasız ve tiksindirici detayları olan bu videolar kapitalizmin yarattığı tüketim kültürünü ve o kültürün yarattığı üretim ilişkilerini sert bir şekilde izleyenin suratına çarpıyor. Özellikle, çalışanların sağlıksız çalışma koşullarının üretimin en önemli ve doğrudan parçası olması ve aşırı efor ile terlemenin ön plana çıkması hem sembolik hem de gayet aleni olarak ideolojik göndermelerini gözler önüne seriyor. Kapitalizmin döngüsünde insan aslında kendini “tüketiyor.”
Rottenberg’in işleri hakkında daha çok şey yazılabilir, tek tek bütün videoları irdelenebilir, her bir detayından başka okumalar çıkabilir. Ben sadece kendim de yeni tanıştığım bir sanatçıyı tanıtmak istedim. Youtube’dan bazı videolarına ulaşmak mümkün. Farklı sitelerde de çalışmaları hakkında -İngilizce- bilgi bulabilirsiniz.